Ankara çok sıkıcı olduğu halde orada 3 yıl çalıştım.
Although Ankara is very boring, I worked there for 3 years.
Paramız olduğu halde bu yaz tatil yapamayacağız.
We can't have a holiday this summer, even though we have money.
Çok çalıştıkları halde sınavı geçemediler.
They didn't pass the exam even though they studied hard.
Çok hasta olduğum halde hastaneye gitmek istemedim.
Even though I was very sick, I didn't want to go to the hospital.
Altı aydan beri İstanbul’da yaşadığım halde trafiğe alışamadım.
Although I have been living in Istanbul for six months, I could not get used to traffic.
Elli dört yaşında olduğum halde kendimi genç hissediyorum.
Even though I'm fifty-four years old, I feel young.
Çok çalıştığı halde sınavı geçemedi.
He didn't pass the exam even though he worked hard.
Türkiye’ye sadece üç ay önce geldiğin halde çok iyi Türkçe konuşuyorsun.
Even though you just came to Turkey three months ago you spoke Turkish very well.
Elvis zengin ve ünlü olduğu halde mutsuzdu.
Although Elvis was rich and famous, he was unhappy.
Öğrenci olduğum halde tam bilet almak zorunda kaldım.
Even though I was a student, I had to buy a full !!! ticket.
Yorgun olduğum halde çalışmaya devam ettim.
I kept working even though I was tired.
Erken kalktığımız halde vapura yetişemedik.
Although we got up early, we couldn't catch the ferry.
Spor yaptığım halde kilo veremedim.
I couldn't lose weight even though I did sports.
Param olduğu halde, arabayı alamadım.
Even though I had money, I didn't get the car.
Seni sevmediği halde niye hala onunla berabersin?
Why are you still with him even though doesn't love you?
Erken kalktığım halde otobüsü kaçırdım.
Although I got up early, I missed the bus.
Evine nasıl gideceğimi bana çok iyi anlattığı halde yolu bulamadım.
I couldn't find the way, even though he told me very well how to get his flat.
Çok çalıştığı halde yeterince para kazanamadığını söyledi.
He said he doesn’t make enough money even though he worked hard.