DIK kadar
Sahil söylediğin kadar güzel değildi.
The beach wasn't as beautiful as you said.
Toplantı sandığımız kadar uzun sürmedi.
The meeting didn't last as long as we thought.
Hava sandığım kadar soğuk değilmiş.
Ohh, It's not as cold as I thought.
Dışarda hava sandığım kadar sıcak değilmiş.
Ohh,It's not as warm out there as I thought.
Bu çocuk gerektiği kadar ders çalışmıyor.
This kid doesn't study as much as he needs to(it is necessary).
Siz doktorun söylediği kadar D vitamini almamışsınız.
You didn't take as much vitamin D as the doctor said.
Hamura tarifte söylendiği kadar un koymalısınız.
You should put as much flour in the dough as described in the recipe.
Bankamız, kânunların izin verdiği kadar kredi verebilir.
Our Bank may grant as much credit as permitted by law.
Ben senin çalıştığın kadar çalışsam deliririm.
If I work as much as you do, I would go insane.
Senim okuduğun kadar okusaydım şimdi müdür olurdum.
If I'd read/study as much as you read/study, I would be a manager now.
Bu akşam içebildiğim kadar içmek istiyorum.
I want to drink as much as I can (drink) tonight.
Sınav sandığım kadar zor değil.
The exam isn't as hard as I thought.
Türkiye sandığım kadar ucuz değilmiş.
Ohh, Turkey is not cheap as I thought.
Mert sandığın kadar az çalışmıyor.
Mert doesn't work as little as you think.
Hamam söylediğiniz kadar kötü değildi, ben beğendim.
The Hamam-baths weren't as bad as you said, I liked it.
Yiyebileceğin kadar al!
Take as much as you can eat!
Otel düşündüğümüz kadar güzel değildi.
The hotel was not as nice as we thought.
-DIK gibi
Gördüğünüz gibi bugün çok meşgulüm.
As you can see, I am very busy today.
Sizin de bildiğiniz gibi beş yıldır bu şirkette çalışıyorum.
As you also know, I have been working in this company for five years.
Sizin de anladığınız gibi ben artık onun okul parasını ödeyecek durumda değilim.
As you also understand, I am no longer in a position to pay for her school.
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi ben artık Türkçe öğrenmek istemiyorum.
As you can guess/imagine, I don't want to learn Turkish anymore.
Sen de onun yaptığı gibi yapmamalısın.
You shouldn't do it the way he does/did. You shouldn't do like he does/did
Rusça yazıldığı gibi okunur.
Russian is pronounced like it is written. (Russian is a phonetic language)
(… yazıldığı gibi okunur = a phonetic language)
Bu iş göründüğü gibi basit değil.
This job/business is not as simple as it seems.
İstediğiniz gibi yapın.
Do as you want.
Mimar binayı istenildiği gibi çizmemişti, tekrar çizdirdik.
The architect did not draw the building as (it was) requested and we had it drawn again.
Söylediğim gibi Ahmet gelmeyecek.
As I said, Ahmet will not come.
Düşündüğümüz gibi sınavımız iyi geçti.
Our exam went well as/like we thought.
Söylediğim gibi yap!
Do it like/in the way I say/said!
Ali’nin söylediği gibi yap!
Do it like/in the way Ali say/said!
İmamın söylediğini yap, yaptığını yapma!
Do what the imam says, don't do what he does!
DIK + kadarıyla (Turkish 2 page 55)
Anladığım kadarıyla Istanbul’da ev kiraları çok pahalı.
As far as I understand, The house rents is very expensive in Istanbul.
Bildiğim kadarıyla Fransa’da Euro kullanılıyor.
As far as I know, the Euro is used in France.
Gördüğüm kadarıyla Ali’nin durum-u iyi değil.
From what I see /as far as I saw, Ali's situation is not good.
Duyduğum kadarıyla (enflasyon) dolar düşmüş.
From what I hear (inflation) the dollar has fallen.
DIK + gibi : as soon as
Hava çok güzeldi, işi bitirdiğimiz gibi dışarı çıktık.
The weather was beautiful, we went out as soon as we finished the job.
Haberi duyduğum gibi buraya geldim.
I came here as soon as I heard the new(s).
Arabayı aldıkları gibi Antalya’ya gittiler.
They went to Antalya as soon as they took/bought the car.
Kapıyı açtığım gibi kedi içeri girdi.
As soon as I opened the door, the cat came in .
yeteri kadar : enough
Dün komşular bütün gece gürültü yaptığı için yeteri kadar uyuyamadım.
I couldn't sleep enough because the neighbors made noise all night.
Yeteri kadar su içmiyorsun.
You don't drink water enough.You don't drink enough water.
Yeteri kadar dinlenemedim.
I couldn't rest enough. / I couldn't get enough rest.